Trafik “Sorunu”  

Bu yazı, bu konudaki kaçıncı yazım bilmiyorum. Aslında her yazım neredeyse bir öncekinin tekrarı gibi. Ama ben suçlu değilim. Kendini tekrarlayan toplum, zaten ruhsal sorunları olan beni tekrarlamaya itiyor. Aşağıdaki yazı bir kez daha belirtmek isterim ki olmayan trafik “sorunu” üzerine değildir. Felsefi olarak, düşünce sistematiği olarak, mantık olarak -artık her ne derseniz- bana göre bizlerin neden ile  sonuç arasındaki  çok önemli  kavramsal farkı bilemeyişimiz üzerinedir. Ve bunu bilmediğimiz veya bilemediğimiz veya bilmek istemediğimiz için ülkemiz hep aynı şeyleri konuşup bir adım değişememektedir. Hayatımızda tek bir defa ama tek bir defa eylem icra etmek yerine önce düşünsek ama gerçekten çok derin düşünsek kesin olarak her şey farklı olur.

Sizler için işlerim arasında araştırmacı gazetecilik yapıyorum. Bu sabah müşteri randevum yoktu. Çalışırken arka planda Fox TV’de Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Zeydan Karalar ile Sn. İsmail Küçükkaya’nın Adana’nın trafik “sorunu” üzerine konuşup çözüm olarak metro yatırımını değerlendirdiklerini dinledim ve tabi derhal kapattım. Çok samimi olarak ruhsal sorunlarım var demiştim.

Sayın Okurlar, dünyanın herhangi bir ülkesinin ve şehrinin trafik sorunu olmadığı gibi İstanbul’un, Adana’nın ve Türkiye’nin herhangi bir kentinin trafik sorunu yoktur. İddia ediyorum Yeni Delhi’nin de, Mexico City’nin de Londra’nın da trafik SORUNU en az Büyük Sahra çölü kadar YOKTUR. (Bize dönelim.) Sorun denen kavram SONUÇTUR. SORUN değildir. Sonuçlar en azından kısa ve hatta orta vadede  değiştirilemezler. (Belki hiç değiştirilemezler.) Olmuştur bitmiştir. Ancak NEDENLER SORUN olabilir. Ve sadece SONUÇLARIN NEDENLERİ düzeltilebilir. Yani metro, metrobüs, hafif raylı sistem vb vb her ne yaparsanız yapın nüfus nicelik nitelik ilişkisinden başlayarak silsile halinde giden kentleşme-kentleşememe diye de okuyabilirsiniz-, sanayileşme -doğru sanayileşememe diye de okuyabilirsiniz-, tarım, doğa sorunlarınızı çözmeden metro vb yaparak trafik “SORUNUNU” ÇÖZEMEZSİNİZ. Bu akla mantığa aykırıdır. Olmamıştır, olamayacaktır.

Peki ne yapalım böyle mi kalsın diyebilirsiniz. Bir adım daha ötesi bunlar yapılmasaydı daha beter olurdu diyebilirsiniz. Sayın Okurlar, defalarca yazdım evet böyle kalsın. Ne olursa olsun. Çünkü bugüne kadar sürekli bu söylemi tekrarladığımız için milyarlar harcadık ve sonuç değişmedi. Bugün İstanbul’da Tavşantepe’den, Kadıköy’e kadar çok sık metro çalışıyor ve dolu. Bu hat E-5  (ki bu yol aslında İstanbul Ankara yoludur) altından gidiyor ve bu kadar sık Metro çalışırken trafik öğlen saatlerinde dahi  duruyor. Tanrı aşkına kaç metro hattı yapıp, kaç dakika aralıkla kaldırsanız E-5 açılır. Sayın Okurlar, fiziksel sınırlar var. Yalvarıyorum artık ne İstanbul’a ne Adana’ya ne de başka bir kente bir şey yapmayalım. Lütfen düşünelim. Neden 3 köprü, iki boğaz altından tünel ve onlarca metro hattı yaptık ve hala “TRAFİK SORUNUNDAN” bahsediyoruz. Neden? Allah aşkına çok mu zor bu soruyu düşünmek?

Ve şimdi çıkalım “TRAFİK SORUNUNDAN” eğer biz gerçek SORUN ile yani NEDEN ile, sorunların sonuçlarını bıraktım analiz etmeyi kavramlarını ayıramazsak neyi nasıl çözeriz? Çözemeyiz. Editör de, siz de bana katlanırsınız.

Fotoğraf : Photography Maghradze PH

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Translate »