Son “Olmayacak!” Trafik Kazaları

Sabah sabah iç karartıcı bir başlık ve yazı. Ben masumum. (Zaten hepimiz her konuda daima masumuz.)

TDK’ya göre kaza kelimesi  “istem dışı veya umulmayan bir olay dolayısıyla bir kimsenin, bir nesnenin, veya bir aracın zarara uğraması” anlamındaymış. İnternetten veya varsa elinizde TDK sözlüğünden bakabilirsiniz. Soru şu, bizdeki trafik “kazaları” ne kadar bu tanıma uyuyor. Bizdeki “kazalar” istem dışı mı, umulmuyor mu? Yoksa tam tersine olağan mı? Ve eğer olağan ise asıl sorun vahametin sıradanlaşması mı?

Lütfen anımsayın haziran ayındaki “Trafik Sorunu” başlıklı yazı ile temmuz ayındaki “Son Otobüs Kazası” yazılarını. O yazılarda sorunun nedeninin umulmamanın tam tersine yapısal olduğunu açıklamaya çalışmıştık editörümle. Yine lütfen anımsayın dün dahil son günlerde olan “kazaları”. Örneğin dünkü kazalardan biri Gerede gişelerinde bir aracın bariyerlere saplanması ve 3 can kaybı. Yukarıda bahsettiğim yazılarda bir yolcu otobüsünün gündüz gözü yine paralı yolda viyadük ayaklarına çıktığını hatırlatmıştım. Zaten o yazının gerekçesi otobüs kazası da Edirne’den Bodrum’a İstanbul! üzerinden giderken yine otoyolda sabah hava aydınlıkken yaşanmıştı. Son zamanlardaki diğer kazalardaki kaza sonrası organizasyonel hata iddialarına değinmiyorum bile. (Bir kamu görevlisi  sanırım daha pasif bir göreve atandı hatta bu gerekçe ile.)

Bıktınız, bıktınız benden ama ne olur benden değil böylesine aynı gerekçeler ile ölmekten bıkın aslında. Bu kadar aynı olay “kaza” olabilir mi? Yoksa bu kadar “kaza” aslında “kaza” değil mi?

Sayın Okurlar, bu kazaların iki temel nedeni var bana göre. Aslında tek nedeni var da iki diyelim. İlki bireysel (Bireysellik aslında kurumsaldır. Yani bireysellik  toplumsal davranış kültürümüze, eğitimimize bağlıdır  yine bana göre. Neyse bunu geçelim.) İkincisi kurumsaldır.  Sayın Okurlar, biz bireysel olarak;

-Arabayı yürütme ile arabayı kullanma kavramlarını birbirine karıştırıyoruz. Hangi bilinç durumunda olursanız olun. Hangi bireysel aidiyetleriniz (yaş, cinsiyet, eğitim vb vb) olursa olsun hele de yeni nesil  araçları yürütürsünüz. Bu kadar basit. Ama kullanamıyor olabilirsiniz. (İsteyen kullanma kelimesinin de bu yazıda olabilecek anlamına TDK’dan bakar.) Bunu anlamak zorundayız. Bana göre bizim çok ama çok büyük çoğunluğumuz aracı yürütüyor. Doğru kullanmıyor.

– Çok temel bir yanılgı daha. Defalarca yazdım hızlı araç kullanmak kaza nedeni değildir. Hızlı araç kullanıldı diye kaza olmaz. Kötü kullanıldığı için olur. İsteyen herkes ile noter huzurunda buzda zincirsiz, mıcırın ütünde veya yağmurda hızlı araç kullanırım. Sadece bu test için bana yasal sorun çıkmayacağının garantisi verilsin. Hiçbir şey olmaz. Çok basit bir şey var fizik kurallarına uyun yeter.(Bundan sonra yazacaklarımı yapmayın tabi. Sadece fizik kuralı açıklıyorum) Buzda zincirsiz, mıcırın üstünde takır tukur taş atmayı umursamıyorsanız basın gaza. Ne olur, hiçbir şey olmaz. Sorun arabanın gitmesinde değil durmasında ve/veya ani hareketlerdedir çünkü. Bakın görebileceğiniz en uzak mesafeye ve o mesafeye en uygun en yüksek hıza çıkarın aracınızı (yasal limitlerin altında kalın tabi ve aslında yapmayın). Yineliyorum hiçbir şey olmaz. Teker döner. Teker dönüyorsa da araç yolunda gider. Sorun, yola tam olarak bakmaz ve aniden durmanız gerektiğini bir gerekçe ile düşünür ve ikinci hatayı yapar frene basarsanız veya direksiyonu sertçe çevirirseniz  işte o anda başlar. Çünkü o ana kadar aslında teker tam olarak yola tutunmuyordu. Sabit yol ile lastiğin arasında sabit olmayan ikinci bir katmanın üzerinde gidiyordunuz aslında. Ama gittiğiniz için sorun olmuyordu. Ve durdunuz. Aslında durduğunuzu sandınız. Duran sadece lastiklerdir. Ama lastiklerin altındaki sabit olmayan katman doğal olarak yüklenen enerji (durma enerji üretir) ile isteminiz dışında harekete devam eder ve olan olur.  Evet Sayın Okurlar, biz bireysel olarak fizik kurallarını algılamayı düşünüyor muyuz? Yani bireysel olarak da gerçek nedenler ile o nedenlerin olası sonuçları arasındaki ilişkiyi doğru analiz ediyor muyuz? Yoksa biz “trafik canavarı, yavaş yavaş git vb” kavramları mı tercih ediyoruz.

Peki biz kurumsal olarak nasıl yaklaşıyoruz bu konuya. Örneğin biz;

  • Daha ana okulundan başlayarak bir temel trafik algısı, araç kullanma eğitimi (go kart araçları ile düzenli olarak fiilen) yaya olarak da -ciddiyim- yollarda hareket etme eğitimini müfredatımıza dahil ettik mi? Ve veya düşünüyor muyuz ? (Var da ben bilmiyorsam peşinen özür diliyorum ilgililerden.)
  • Bu kadar karayolu bazlı ulaşım mantığını değiştirmeyi hiç düşündük mü? (Şehir içi şehir dışı.) Oto yol yapmak çözüm mü? Lütfen benim yazdıklarımı boş verin sadece medyada son günlerdeki kazaların yerlerine bakın.
  • Trafik “sorunu” dediğimiz sorunun bir sorun değil mevcut ve geleceğe genel olarak bakışımızın (nüfus nitelik, nicelik yapısı, kentleşme, çevre, sanayileşme vb vb) sonucu olduğunu en azından tartışmaya açmayı düşünüyor muyuz?

Çok uzattım kesiyorum. Eğer tüm bunları değiştirmeyi bıraktım, tartışmayı gündeme almıyorsak bireysel ve kurumsal neyin neden değişmesini bekleyebiliriz. Ve eğer bunu yapmıyorsak yaşadıklarımız kelime anlamı ile “kaza” mı?

Karar sizin.

Fotoğraf : Taras Makarenko

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Gerçek Maliyet, Satış Fiyatı Ve Serbest Ekonomi İlişkisi Üzerine  

Aslında serbest ekonomi dediğimiz şey bildiğiniz (tabi ki ilk teorisi gibi hatalı bir tanımlama ile …

Translate »