İstismar

Ailesi! tarafından istismara uğrayan iki çocuğun dramını konuşuyoruz günlerdir. Şimdi düşünelim bu olay sadece yargı kararlarına indirgenebilir mi? Sadece yargıyı eleştirmekle bu kabustan çıkabilir miyiz? Sorun daha mı derinde ve yargı aşaması bu sorunun son ve aslında en kolay çözülebilecek bölümü mü? (Lütfen bu cümleyi okuyup hemen bana saydırmayın.)

Sayın Okurlar, biz ne yaptık? Biz nasıl bir ortam yarattıysak, ahlaki değerleri bu kadar yücelttiğimiz -yüksek ahlaki değerlere kim itiraz edebilir- iddiasındayken kadınları ve çocukları istismar! -en hafif deyim bence bu- ediyoruz. Evet asıl soru tam da bu bence, biz ne yaptık?

Biz, açık konuşalım yasaklarla baskılarla geçen bir çocukluğu, gençliği  ve ondan ötesi tüm bir yaşamı yüksek ahlaki değerlere sahip olmakla eş tuttuk. Sadece bununla yetinmedik olağanüstü bir nicelik nitelik sorunu yarattık maddi olanaklardan bağımsız. Gençliğinin hiçbir döneminde bir kız veya erkek arkadaşının bıraktım elini tutmayı, bunu hayal dahi edemeyecek insanlar yarattık. Ne kadına, ne çocuğa apayrı bir birey olarak bakamadık. Onlar bize aittiler ruhları ile bedenleri ile. Ne gerçek, eşit bir aşkı yaşadık ne de yaşattık. Aşkı öğrenemedik, tadını alamadık. Umurumuzda bile olmadı. Evinizdeki sehpaya aşık olur musunuz? Sizindir. O kadar. Erkek egemen olduk. Doğru düşüncenin egemenliğini kabul etmedik. Doğru ile cinsiyet arasındaki tercihimiz erkek cinsiyetinden yana oldu. İş hayatında mesleklerde bile ayrımcılık yaptık. Kadın pilot oldu ama haber de oldu, erkekse, pilot olması zaten normaldi. Beyinsel yeterlilikle ilgisi yoktu. Erkekti olurdu. Sonunda ezilerek, ayrımcılıkla, büyüdük, büyüttük. Ezilerek büyüyen, ezerek yaşamayı öğrendi. Rüzgar ektik, fırtına biçiyoruz.

Özgürlüğün sorun değil çözüm olduğunu anlamamız gerekiyor. Düşünebilmeyi, tartışabilmeyi, analiz edebilmeyi, saygıyı, eşitliği, adil olmayı  öğretmemiz gerekiyor çocuklarımızdan başlayarak herkese ve önce kendimize.

Peki gelelim yargıya yapılan onca eleştiriye. Sayın Okurlar, yargıçlar, savcılar, avukatlar ve tüm yargı insanları adalet için çalışırlar ama adalet için çalışırken ellerindeki metni yorumlarlar ve ona göre karar verirler. Metni yazmazlar. Hukuki olan bir karar adalet anlayışınıza tamamen ters gelebilir. Hatta sadece size ters gelmeyebilir. Savcı ile yargıç arasında da farklı görüşler oluşabilir. Ama bu farklı görüş oluşumu bence salt yargının sorunu değildir. Metni, o yargının  da içinden çıktığı  biz, ve bizim içimizden çıkan siyaset yazar. Bu nedenle önemli olan siyasetin, yani bizzat bizim hayata nereden baktığımızdır. Yargıya  uygulayacak metin olarak “tutuksuz yargılama esastır, ancak kadına şiddet ve çocuk istismarı davalarında tutukluluk esastır” diye bir metin verirseniz sanık avukatı nasıl böyle bir talepte bulunabilir veya yargıç nasıl tutuksuz devam kararı alabilir. Yine yargıya her konuda ve çok da doğru olarak hafifletici gerekçeleri yazıp “ancak kadına şiddet ve çocuk istismarı davalarında hafifletici neden uygulaması yapılamaz, ceza yorumsuz en üst sınırdan uygulanır, eylemin varlığı  yeterlidir” diye bir metin verirseniz kim farklı bir karar alabilir.

Sayın Okurlar, hepimiz ama hepimiz sadece bir acıdan ve o acının tek bir aşamasından şikayetçi olamayız. Çözümler sanki bizim dışımızdaymış gibi davranamayız. İyi düşünelim biz çocuklarımıza ne verdik ve büyüdüklerinde onlardan ne bekliyoruz?

Eğer değişmezsek bedelini önce minicik ruhlar, sonra kadınlar ve sonra hepimiz  ödeyeceğiz.

Fotoğraf : Kat Jayne

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »