Peşinen söyleyeyim “umarım eskisini aramayız”. Neden korona virüsü oldu diye böyle gerçekçi olmayan iyimser bir düşünceye kapılınılıyor bilmiyorum. (Belki bazı detaylarda bazı uygulamalar değişebilir.) Sanırım bir şekilde umudu beslemek istiyoruz. Ancak bırakalım dünyayı. Daha yerel düşünelim. Ülkemiz, yani biz değişecek miyiz ?
17 Ağustos depreminde dakikalar içerisinde 17.000 den fazla insanımızı kaybettik. Bir çok yapı yerle bir oldu. Ne değişti? Ve biliyoruz ki Marmara depremi olacak. Yani bunu 18 Ağustos sabahı da biliyorduk. Koronadan önce de biliyorduk. Şimdi de biliyoruz. Tabi ki yapılanlar olmuştur. Ben genelden / ortalamalardan / mantıklardan söz etmeyi tercih ederim her zaman. Tekil eylemler / sonuçlar çok olumlu, çok doğru da olsalar özellikle toplumsal yaşamda pek anlam ifade etmezler bana göre.
Gelin bir düşünelim. (Aşağıda yazacaklarım -kızmayın lütfen ama- önce bizim için siyasiler için değil.) Korona oldu diye;
- Daha özgürlükçü mü düşüneceğiz. Farklı düşüncelere katılmasak da dinlemeyi başaracak mıyız?
- Daha analitik, sebep-sonuç ilişkileri içinde mi düşüneceğiz? Olayın ne olduğundan bağımsız onu irdeleyebilecek miyiz? Nasıl olsa kızılmaya alışkınım. Bir şeytanın avukatlığını daha yapayım ne demek istediğim somutlaşsın. Halkımızı seven herkes şehirler arası seyahat şirketlerine ateş püskürdü iki üç kat bilet parası alınıyor diye. Sayın okurlar, otobüs motoru koronadan anlamaz. Bu yüzden korona var diye aynı güzergaha daha az mazot yakmaz bu bir. İkincisi alınacak yolcu sayısı yarı yarıya azalır ise bilet fiyatı matematik olarak ikiye katlanır. Üçüncüsü normalde giden her otobüs bunun dönüşü olacağını varsayar ve biletini ona göre satar. Oysa ki gidenin yarı yarıya dolu dahi döneceği belli değilken mantıken bilet fiyatının en az üç kat olması gerekir. Peki biz böyle düşündük mü? (Ki karayolu otobüs taşımacılığı için kitap yazılır.) Bu sadece tekil bir duruma ilişkin düşünme sistematiği örneği.
- Daha çevreci mi olacağız? Örneğin: Daha az çöp üretmeyi, ürettiklerimizi ayrıştırarak ulu orta bırakmak yerine çöp konteynerlerine götürmeyi mi düşüneceğiz?
- Artık ve bence en önemli temel kavram, nitelik nicelik ilişkisinde her neyi konuşuyorsak önce nitelik mi diyeceğiz? Ve buna bağlı olarak artık hangi nitelikte ve hangi nicelikte bir nüfusu nasıl yaşatacağız düşünecek miyiz?
- Eğer bunu düşünmeyeceksek hangi sanayileşmenin, kentleşmenin, hangi tarım politikalarının, ne anlamı olacak farkında mıyız ?
- Tarımın sadece ekilmeyen arazilerin ekilir hale gelmesi olduğunu mu düşünüyoruz? Doğal tarım, sanayileşmiş tarım ikileminden başlayarak, suni / doğal gübre kullanımı, arazi paylaşımı, özellikle doğal tarım için aslında temiz su, hava, toprak bunları konuşacak mıyız ?
- Sadece bir kenti örneğin İstanbul’u bu kadar cazibe! merkezi yapmanın anlamsızlığını tartışabilecek miyiz?
- Alt yapı anlayışımız ne olacak? Finans yönteminden bağımsız gerçekten neye gereksinimimiz var tartışabilecek miyiz?
- Sanayileşmemiz bilgi yoğun mu, emek yoğun mu olacak, bunu konuşabilecek miyiz? Unutmayın bilgi teknolojileri -defalarca yazdım- istihdamı nicelik olarak azaltırken, insan eğitim düzeyi gereksinimini –nitelik- yükseltir. Artan bir nüfusu konuşmayacaksak istihdam teknoloji ilişkisini nasıl konuşacağız?
- Sağlık algımız koruyucu mu / tedavi edici mi olacak? Hangi dengeyi tutturacağız? Sağlık teknolojilerini (cihaz, ilaç vb) üretmeden en çok, en iyi kullanan biz olmayı mı isteyeceğiz? Üretmediğimiz MR cihazlarına en çok sahip olmak iyi bir şey mi? Neyi konuşabileceğiz?
- Eğitim mantığımız ne olacak? Bu kadar genç nüfusu nasıl eğitmeyi düşünüyoruz ? Korona ile beraber hastahanelerimize bir anda yoğun bir hasta akışı olur ise sistem çöker mantığını (aşırı derecede doğru) artık eğitim sistemimiz için de düşünecek miyiz? Fark edecek miyiz bu kadar çok üniversite var olmasına rağmen ne kadar çok okumuş işsize sahibiz?
- Tüm bu konular için enerji kaynaklarımızı tartışmaya açabilecek miyiz? Her ne olur ise olsun yenilenebilir, temiz enerji diyebilecek miyiz?
- Önce doğa diyebilecek miyiz?
Sayın Okurlar, temel mantığımızı bıraktım değiştirmeyi sadece konuşabilmek için koronaya ihtiyaç var mıydı? Bu sorunlar zaten yok muydu?
O zaman neden şimdi değişelim ki? İnanın bana korona bir şekilde bitince (bitmesi gerekmez hafiflemesi yeter) herkes kendi düşünce gettosunda -çıkarmış gibi yapıp- kalmaya devam edecek.
Fotoğraf : Monstera