Sayın Okurlar, ben takıntılı, asosyal, asiyasi bir insanım. Hatta bu durumum (takıntı durumum) şu anda profesör olan bildiğim kadarı ile tanınmış bir psikolog (tabi ki adını yazmayacağım) tarafından 1993 yılında “sizin tedaviniz yok” cümlesi ile yüzüme söylenmiştir. Bir gün bunu da yazarım. (Adını değil olayı.) Artık nelere takıntılı olduğumu da bildiğinizi düşünüyorum. Tekrar tekrar yazmamaya çalışıyorum. Ama ülkemiz o kadar çok tekrarlayan bir ülke ki dayanamıyorum. Aşağıda yine, yeniden, tekraren, bir daha başınızı ağrıtıp okumaya tahammül ederseniz gözlerinizi yoracağım.
Dün normalleşme sürecine ilişkin ilk kararlar açıklandı. Ben tek bir konuya değineceğim. Üniversite sınav tarihi öne çekildi. Kesinlikle tarihin öne çekilmesi konusuna girmeyeceğim. Çünkü benim için konunun özü bu değil. Konunun özü şu bana göre. Baraj 10 puan aşağı çekilmiş ve soru gelecek konular daha sınırlı tutulmuş. Doğal olarak her iki düzenleme de, daha fazla başarılı! öğrenci ve kontenjan için olanak yaratmış. Sayın Okurlar gerçekten bende bir sorun mu var?;
- Baraj 10 puan aşağı çekilse de çekilmese de, konular sınırlansa da sınırlanmasa da zaten yüksek puan alacak adayların konumu değişir mi? Yani bu sayede onlar daha az puan alıp, daha az puan alması beklenen adaylar daha yüksek puan alarak makas kapanmış mı olur? Hayır. Mantıken puana göre sıralama ve doğal olarak seçilen aday / üniversite / aday ilişkisi değişmeyecek.
- Sonuç; Evet sadece gerçekten daha çok öğrenci üniversiteye girecek doğru. Ama sorunumuz daha çok (nicelik) gencin mi üniversiteye girmesi yoksa daha nitelikli üniversiteler mi?
- Cevap nitelik ise bu olanak sadece bir süre için üniversiteye girememiş genç sayısının azaltılmasından başka ne işe yarar? (Daha çok gencin üniversitede olmasının getireceği başta barınma -hele de korona yıllarında-günlerinde değil- diğer olası sorunlara girmiyorum bile.)
- Korona olmasaydı dahi resmi işsizlik rakamları ve rakamlar içerisinde beyaz yakalı (yani üniversite mezunu) işsiz oranları belliyken, belli bir süre sonra yeni ve daha fazla üniversite mezununu bu rakamlara dahil etmek anlamlı olabilir mi?
- Okuduğum kadarı ile Türkiye’nin nüfus artış hızı 2019 yılı verilerine göre binde 13 seviyesinde. Birçok kaynak Türkiye’nin nüfus artış hızının düştüğünü söylüyor. Yani sayın okurlar nüfusumuz artıyor ama daha yavaş artıyor. Burada yavaş artması değil, bana göre artıyor olması önemli. Bildiğim kadarı ile bir ülkenin yaşlı kabul edilebilmesi için 60-65 yaş üstü nüfusun % 8-10 arası olması gerekir ve ülkemiz bu sınıra girmiş. Dikkatinizi çekerim bir ülke yaşlı kabul edilirken en az % 90 ı daha yaşlı olmamış oluyor.
- Teknolojinin (niteliğin) öne çıktığı, iş alanlarının zorunlu olarak yapı değiştirdiği ve değiştireceği bir dünyada, bunun dışında tutulamayacak ülkemizin, olası üniversiteli işsiz adaylarının sayısını artırması doğru mudur?
Tercihimiz nedir ? Daha genç nüfusa sahip, ama daha çok işsizi olan bir Türkiye mi, yoksa iyi bir planlama ile bir süre için oransal olarak daha yaşlı, ama daha nitelikli bir nüfusa ve buna paralel yaşam standartlarına sahip olmak mı?
Soru bu kadar açık ve basittir. (Ya da samimiyetle tekrar kabul ediyorum benim gibi tescilli psikolojik sorunlulara göre açık ve basit.)
Sinan Çakaloz
İş Analisti