O Eski Günler (3)

Her Cumartesi “Türkiye Radyoları”nda 21:15’te Zeki Müren’in “Merhabaaa sevgili dinleyicilerim” diye başlayıp “Allahaısmarladıııık” diye biten, Gazanfer Özcan’ın da Trakya aksanı ile eşlik ettiği çok sevilen bir programı vardı. Yine, ilk yıllar tok bir sesle anons edilen “Mikrofonda Tiyatro” veya sonraki yılların “Radyo Tiyatrosu” dinleyicileri radyoyu başından ayırmazdı. Ayrıca Celal Şahin, İsmail Dümbüllü, Balansı Engin ve Özdemir ile güler, Halide Pişkin ve “Baldan Damlalar”ı sunan Bal Mahmut’u dinlemenin zevkine doyum olmazdı. Tepebaşı, Küçükçiftlik gazinolarında Perihan Altındağ Sözeri, Safiye Ayla, Sevim Tanürek, Behiye Aksoy, Sevim Çağlayan dinlenir, bunlara Şerif İçli, Baki Duyarlar, Hakkı Derman, Ercüment Batanay gibi müzisyenler eşlik ederdi.

Mahalle aralarında geceleri gece bekçileri düdük çalarak dolaşır, gündüzleri teneke güğümlerde zeytinyağı, musluklu tahta fıçılarda “Halis Sirke”, üçgen piramit camekanlarda nohutlu pilav, kelle, tepsilerde şam tatlısı satanlar ile baltacı, seyyar hallaç, evlere gazete getiren müvezzi, bileyci, ayıcı, bakır-çinko-pirinç alıp buna karşılık sırtındaki kıl torbadan sarı leblebi ve leblebi unu helvası veren leblebici, evlerdeki akan kova, leğen, kap kacakları lehimleyen el körüklü lehimci, evlere gelen gündelikçi terzi gibi serbest meslek erbablarına rastlanırdı.

Bakkaldan tahin-pekmez evden götürülen kap içine gram ile alınır, çakıl taşlarıyla kabın darası ayarlanır, bulama tatlısı, külahta leblebi tozu, tane ile sigara, gaz yağı, kaptan ve kafakarış oynamak için renkli toprak bilye, çamaşır için çivit, Mabel ve Golden çikletleri ile Elit çikolataları, tenekesi kullanıldıktan sonra saksı yapılan Vita yağı, lüks lambası memesi, gaz ocağı iğnesi, mürekkepli kalemin haznesi olmadığından kalemi batırıp kullanmak üzere yapılan ve dökülmeyen mürekkep hokkası, dönemin kısa boylu İstanbul Vali ve Belediye Başkanın adıyla ( Fahrettin Kerim ) istenen küçük rakı, uskumrudan yapılan çiroz, timsah resimli Alligator marka sabit kalem yine bakkallardan temin edilirdi.

Kesekağıdı gazete kağıdından yapılır, uçurtma; çıta, ip, kağıt ,un, su yardımı ile evde üretilirdi. Evlerde yere gömülü su küpleri, musluklu su tenekeleri, su testileri, tel dolaplar kullanılır, kova ve su tenekesi ile, su, pompalı gaz ocakları veya odun-taşkömürü sobalarında ısıtılır, fazla eşyalar sandıklara konur, divanda oturulur, yer tahtaları tahta fırçaları ile fırçalanır, mangalda sac ayağı kullanılır, kahve mangalın külünde yapılır, aydınlatma için saplı fener ve lüks lambaları, üstsubayların evinde hizmet için “Emir eri” kullanılır, 45’lik ve 78’lik plaklar iğneli pikaplarda dinlenir, makaralı teypler hayli lüks sayılırdı.

Modayı takip edenlerde ayakkabı demek ça-ça topuk, bayan elbiselerinin kabarık durması demek içe giyilen kolalanmış jipondu. Gözde danslar ça-ça, twist, lokomotif, gözde Türk filmleri Belgin Doruk-Ayhan Işık’ın birlikte çevirdikleri, gözde dansözler Özcan Tekgül ve Aysel Tanju, gözde mecmualar Hayat, Ses, Pazar, gözde TV kanalı İTÜ deneme yayınları, gözde sokak Beyoğlu’ndaki Abanoz Sokak idi.

Saç için ince fileler ve pazar için ipten fileleri kullanılır, stadyumlardan “Şenol – Birol Gol” sloganı, sokak aralarında tezgahı yandan açılan Migros Türk kamyonlarının müzikal sesi ve haberleşme için özel melodili arkadaş ıslıkları duyulurdu. Berberlerde çelik usturalar kayışlarda bileylenir, toplu ulaşım araçlarında bilet kontrolleri olur, vapurlarda ayrıca içeride para ödenen en arkada lüks mevkiler bulunur, okullarda tenefüslere hademe tarafından çalınan el zilleri ile çıkılır, Hıdrellez’de piknik için Kağıthane’ye, dut yemeye Mecidiyeköy’e gidilirdi. Küçüksu ve Alibeyköy’ün mısırı, Yedikule’nin marulu, Eyüp’ün kaymağı, Beyoğlu’nun oyuncak satan Japon Mağazası ve ilk Marketi “Nea Agora”sı, Beykoz’un cevizi ve kundurası, Moda ve Bostancı’nın kadınlar plajı çok meşhurdu.

Bankalarda ikramiyeli tevdiat hesapları mevcuttu ve bunları kazananlardan bazıları “isminin açıklanmasını istemeyen bir mudi” idi. En sık duyulan radyo reklamı ile Grundig teyplerin Bak Bak’da, Bak Bak’ın ise Yüksek Kaldırımda bir mağaza olduğunu öğreniyor, “Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde, Güzel bir kız yaşarmış Boğaziçi’nde, İşte bir sabah erken, masal  böyle başladı….” sözleriyle başlayan melodiyi büyük küçük hepimiz mırıldanıyorduk. Çabuk gitmesini istediğimiz mektupların üstüne ” UÇAK İLE-PAR AVION ” yazıyor ya da PTT bankolarındaki arkası zamklı etiketi dilimize pula yaptığımız gibi sürerek zarf üzerine yapıştırıyor,  normal sürede ulaşmasını istediğimiz telgrafları ise ”E.L.T” yolluyorduk…

Yaratacağımız geleceğin, geçmişten süzeceğimiz güzellik ve doğallıklarla bezenmiş olması umuduyla….

Fotoğraf : Anton H

 

Hakkında Yaşar Morpınar

Ayrıca Kontrol Et

O Eski Günler (2)

Sonraki yıllarda Orhan Pamuk’un bir romanının da adı olan ‘’Yeni Hayat” şekerlemesinin tanesini 2.5 kuruşa …

Bir yanıt yazın

Translate »