Bilişim sektöründe çalışan, yazdığım bir sürü yazıda bilgi teknolojilerinden bahseden, nitelik diyen bir insandan bu satırları okuyunca ne kadar çelişkili olduğumu düşüneceksiniz? Ancak ben yine de meramımı anlatmaya çalışayım.
Son günlerin gündemdeki konularından birisi ülkemizin uzay programı ve 2023 sonunda aya sert iniş yapmamız. Sayın Okurlar, sadece ülkemizde değil artık tüm dünyada iletişim ve dünyayı olumlu anlamda gözlemleyecek uydu projeleri dışındaki her projeye, harcanacak her bir kuruşa karşıyım. Sadece iklim modellemeleri, arkeolojik araştırmalar, daha hızlı ve güvenli iletişim için uzay / uydu projelerine kaynak ayrılması gerektiğini düşünüyorum. İnanın bu teknolojiler de yeterince diğer teknolojik araştırmaları tetikler.
Önce palm yağı için Borneo’da doğal yağmur ormanlarını, kereste ticareti için Amazon Havzasını yok edip sonra “Bu dünya yaşanmaz oluyor, Mars’da kolonileşelim” demenin aşırı derecede saçma olduğuna inanıyorum. Sahra altı Afrika’da, Kongo’ da insan haklarından tutun da, şu ne zaman patlayacağını bilemediğimiz iyisi yeni Corona pandemileri olabilecek salgınları çok daha kolay önleyebilecekken, Ay’a, Mars’a veya daha ötesine uzanmanın doğru olmadığını düşünüyorum.
Ülkemizin de aya gitmek yerine tam tersine örneğin kutuplara gidelim, doğal buzulların erimesini durduralım, kaynakları buraya harcayalım konularına öncülük etmesini tercih ederim. “Bu olabilir mi, ne kadar karşılık bulabilir?” diyebilirsiniz. Evet olabilir ve hemen karşılık bulmayabilir. Ancak şu anki dünya düzeninin bu şekilde gitmeyeceği kesin ise bir gün karşılık bulur. Tercihimiz zoru seçmek olmalı.
Bakın ısrarla bir mantık anlatmaya çalışıyorum. Bu konuya ayrılacağı söylenen kaynağın yeterliliğini tartışmıyorum, “Ülkemizde güncel hayata ilişkin bir çok tartışma konusu varken bu mu yapılır?” demiyorum. Tamamen felsefi bazda tercihimiz, fiziksel, ruhsal yaşantımıza uygun bu dünyada (ki bunu yapan da biz değiliz, hayata nereden bakarsanız bakın yaradılışımız böyle) ortaklaşa daha güzel daha iyi yaşam koşulları mı sağlamak, yoksa aya ve daha uzaklara mı gitmek mi olmalı? Ve şunu da unutmayalım bugün bu dünyada her neyi nasıl bir beyinsel sistematik ile düşünüyorsak ve bu sistematiği değiştirmeden ama teknolojiyi geliştirerek Ay’a, Mars’a veya her neresi ise oraya gidersek ne değişecek? Sizi temin ederim ki eğer tüm insanlığın beyni değişmeyecek ise doğaldır ki gittiği yerde de aynı sorunları yaratacak. Gerek fiziksel şartlar (her neresi ise oranın örneğin iklim şartları vb) gerekse insan ilişkileri (örneğin ekonomi ve adalet) açısından. Ve şunu da unutmayalım her ulus içinde dahi uzayda kolonileşmek eşit ve adil olmayacak. Yani bir süre sonra, daha da sorunlu bir dünya ile kendini yalıtılmış sanan azınlığın aslında daha da tehdit altında bir yerde bir yaşamı olacak. Rica ediyorum -daha önce de yazmıştım- “Elysium yeni cennet” filmini izleyin.
Lütfen uzay, teknoloji ve dahi her türlü kavramı güncel çok kısıtlı, temeli ekonomi ve siyasi farklılaşmalara dayanan yaklaşımlardan çıkaralım. Hayatta bir defa her neyi konuşuyorsak onun temeline çok temeline inelim.
Düşünün Mars’da Tokat yaprağı ile zeytinyağlı dolma yapabilecek misiniz? Cunda’da ki gibi güneşin batışını seyredecek misiniz?
Biz buraya aitiz, burada mutlu olmalıyız.
Fotoğraf : Allan Scott McMillan