Masa önemlidir. İnsanların birbirinin yüzüne net olarak bakabildiği görme mesafesinin yeterli kısalıkta olduğu ve gözlerin pek de kaçamaklık oyununa giremeyeceği mekan olarak kabul edilir. Her geometrik yapı içindeki masa evlerde kullanılabilir; etrafında yemek yenir, oyun oynanır, sohbet edilir, tartışılır.
Yuvarlak masalarda sorunların tartışılıp bir sonuç açıklaması yapılması bir ritüeldir. Katılanlar düşüncelerini belki de en keskin dilleri ile masaya yatırırlar ve tartışma süresi belirsizdir. Çok uzun zaman alanlar varittir ve sonuç/anlaşma çıkmayan toplantıların varlığı da bilinmektedir.
Köşeli; kare veya dikdörtgen masalar, uzun yemek masaları veya toplantı masaları olarak yapılmışlardır. Aristokrat ailelerin kullandığı uzun masların boylarının 20 metrelere kadar olabildiği kalabalık davetlerin yapıldığı bilinmektedir. U kadar uzun masada yemek yeme dışında tartışma olabilmesi ancak keskin bir otoritenin yönetimi ile gerçekleşmiştir diye düşünülmektedir.
Çok uzun yıllardır masa oyunları dünyanın her yanındaki insanlar için eğlence kaynağı olmuştur. Masa oyunlarının tarihinin yazıdan daha eski olduğu belirlenmiştir.
İnsanların bir disiplin altında yapmayı gerek gördükleri yüz yüze görüşme, hesaplaşma, tartışma gibi, adına ve kapsamına ne derseniz deyin, sonuç arama çabası o masa üzerinde bir kanıt kazanacaktır. Bazen de masaya oturursun, başlarsın yazmaya veya kendin ile konuşmaya, kendine bir konuda yön çizmeye, belki de bir mutabakat aramaya çalışırsın.
Masam kare. Eski ceviz ağacından yapılmış cilalı gösterişsiz düzayakları olan ve ortasında tek çekmecesi ile epeyce sade bir masa. Masaya oturmak benim için ciddi bir eylemdir. Öncelikle oturma sebebini ciddiye aldığımın bir göstergesidir. Çoğu kez oturup önüme bir beyaz sayfa açıp, a dördünden, düşünmeye dalıp ellerimi klavyeye teslim ederim. Karşımdaki sandalyede oturan beni seyreder. Eğer o ben isem süreç epeyce sakin olabileceği gibi epeyce tartışmalı da olabiliyor. Bir başkası masada ise durum farklılaşıyor. Öncelikle belirtmeliyim ki, o sandalyeye herkes oturamaz. Bazen ben yazarım, o okur ve derdini söyler, bazen tersi olur. İlla ki çelişkileri yaşamak değildir amaç, belli bir aura içinde arayışların yön ve anlam bulması için bu etkili bir olaydır. Karşımdaki ben isem eleştiri dozu artar ve hatta acımasız olur. Kimileri benzer bir durumu ayna karşısında yaşarmış; ancak ben aynaların bu işlev için kaypak yönü olduğunu düşünürüm. Objektiflikten kaçmak kolaydır.
Masada kendin ile satranç oynadığını düşün, hani eskilerin tafl dedikleri oyun. Elde edilmekten kaçırdığın kral kimdir? Herhangi birisi midir? Yoksa bizatihi kendin misin…düşün ki piyonların var, ellerin… kalelerin seni koruyan.. atlıların ki düşman üzerine direk saldıramayıp strateji geliştirerek saldıran…Fillerin var en ağır atakları çapraz koşular ile gerçekleştirip umulmadık ataklar yapan. Vezir ise çok yönlü bir adamdır ve zekası ile seni koruyacaktır. Kimse seni alt edemeyecektir.
Masaya bunun için oturursun. Yenilmek istemezsin, her yolu ve silahı denersin.
Ben şimdi masaya oturdum. Düşüncelerim önümdeki ekrana dökülüyor ve amacım kazanmak değil. Gelişmek. Gelişirken etkileşim altında buluşmak; kendim ile veya karşımdaki ile. Benim masamın şekli önemli değil, kenar uzunlukları da öyle… Yeri gelir eni veya boyu bir milimetreye kadar iner; taaaa ki sarılıncaya kadar.
Fotoğraf : Alex Green