Hayata Sonuçlar Üzerinden Bakmak

“Bizim Çocuklar”ın dün akşamki beklenmeyen! yenilgilerinden sonra eleştirileri izlediniz mi bilmiyorum. Ben bir araştırmacı gazeteci yazar olarak dün maçı olası ölçüde seyrettim ve üstüne yorumları biraz dinledim ve üstüne biraz da okudum. (İnanın çok çalıştım. Editöre gönderme). Özelde futbol, genelde spor konusunda yazdıklarımı biliyorsunuz geçeyim. Sorun tam da aldığımız ve bence zaten alacağımız belli olan sonuçları tartışma konusunda.

Sayın Okurlar, bu tartışma ve çözüm mantığımız sizi de beni de bıktıran bir terslik içeriyor konu/lardan bağımsız. Biz sonuçtan şikayetçiyiz. Biz nasıl olacaksa (ki olmuyor) sonucu çözmeye çalışıyoruz. Oysa ki adı üstünde sonuç sonuçtur. Sonuçtan şikayetçiyseniz tartışacağınız şey de, çözeceğiniz de nedendir.

  • Trafikten şikayetçiyseniz metro/köprü/yol yaparak, trafik sorununu! çözemezsiniz.
  • Öğrenci servislerinden şikayetçiyseniz çözmeniz gereken önce eğitim sistemidir.
  • İşsizlikten şikayetçiyseniz çözmeniz gereken önce işgücü arzı nicelik ve niteliğidir.
  • Marmara’da müsilajdan şikayetçiyseniz çözmeniz gereken sanayileşme/kentleşme yapınızdır.

Bu ilişkileri sizi bayacak kadar uzatabilirim. Ama hepsi hepimizdeki aynı mantığa dayanıyor. Sonuçtan yakınma. Asıl öncelikle, hatta şimdi ve hatta mümkünse önceki gün itibariyle bizatihi kendi beynimizden şikayetçi olmalıyız. Düşünce sistematiğimiz kesinlikle tam tersine evrilmeli. Soru çok açık ve net olarak  “NEDEN” kelimesidir hayatımızdaki her olgu için. Eğer NEDEN’ lere cevap vermek, daha ötesi NEDEN’leri tartışmak bizim için zül ise sonuçlar yaşadıklarımızdır. NEDEN demeden sonucu haklı da olsak eleştirmek anlamsızdır.

Neden sorusu analizi, analitik düşünceyi gerektirir. Analitik düşünce emek ister, insanı yorar. Şikayet etmek kolaydır. Haklı olmanın dayanılmaz mutluluğunu verir. O şikayette haklı! olduğumuz sonucun nedenleri içinde bizim (ben diye okuyun) olmadığımızı gösterir. Eğer nedenler içinde biz (ben) yoksak çözüm noktası da biz (ben) değilizdir. Peki ama ya hepimiz her konuda böyle düşünüyorsak. O zaman elimizde 83 milyon haklı şikayetçi ile 83 milyon haksız hatalı kalmaz mı? Ve sizce bu mantığa aykırı değil mi?

Rica ediyorum hayatta bir defa kişisel aidiyetlerinizden sıyrılın. Ve sadece düz mantık yürütün. Örneğin, İstanbul Boğazı’na yapılacak köprülerin eni maksimum İstanbul Boğazı’nın boyudur. Zerrece mantık yürütmüyorum olur mu diye. Peki sonra?

Eğer biz yaşam nicelik ve niteliğimizin, konudan bağımsız şikayetlerimizin temel nedeni olabileceğini tartışmaya açmazsak neyi çözebiliriz?

“Bizim çocuklar” yenildi. Tamam teknik direktör istifa etsin. Bitti. Sonra, aynı düzen başka bir isim ile devam etsin.

Bu kadar mı Sayın Okurlar, bu kadar mı basit hayat?

Fotoğraf : Teona Swift

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »