Başlıktaki söylem bana ait değil. Birçok insanımız (her kesimden) ülkemizin sorunlarından kurtulması için bir olanak, bir kaynak! olarak görüyor genç ve dinamik nüfusu. (TV’ de haberlerde yeni dinledim.) Tahmin ettiğiniz gibi ben bunu yine anlamadım. Çünkü bu söylem doğru ise örneğin nüfusumuz 80 milyon değil de 150 milyon ve bu 150 milyon nüfusun 100 milyonu genç olsaydı daha mı iyiydi? Gerçekten anlamıyorum toplumun her kesimindeki bu tek başına nicelik saplantısını.
Ben sizi yormadan araştırmacı gazeteci olarak dinamik kelimesinin bir iki anlamını yazayım.
- Canlı, etkin, hareketli
- Hareketli, her an değişebilen, duruk karşıtı
Başka açıklamaları da var ama hiçbiri konumuzda yer alan olumluluğa işaret etmiyor. Nasıl olur da genç, etkin, hareketli bir nüfusa sahip olmamız bir kurtuluş umudu yaratabilir. Tamamen resmi işsizlik oranlarına, atanamayanlar (hangi dalda oldukları önemli değil) rakamlarına, tarımsal değerlerimize, mevcutlar dışında her yıl iş piyasasına giren beyaz ve mavi yakalı iş gücüne bakın. Peki ama bu durumda çokluğun olanak mı yoksa zorluk mu olduğunu yeniden tartışmamız gerekmiyor mu? Bir başka deyişle, bu genç, dinamik nüfusa öncelikle sağlayabileceğimiz hangi olanaklar var ve bu genç dinamik nüfus ortalama hangi niteliklerde ki toplamda ülkeye bir katkıda bulunabilsin? Belki de bu çokluğun zaten kendisi sorun ise aynı zamanda nasıl olur da bir kaynak bir olanak kabul edilebilir?
Artık biz güncel, soyut, anlamsız, konu/ların özü ile hiçbir ilgisi olmayan bu söylemlerden vazgeçmek ve nasıl bir Türkiye istiyoruz felsefesine, bizden başlayarak odaklanmak zorundayız. Yineliyorum hangi nicelik ve nitelikte bir nüfusu hangi maddi, manevi koşullarda yaşatmak istiyoruz? Yani bir konsere, sinemaya, resim sergisine -üstelik bu bedava- gitme, kitap okuma isteği olan bir toplum hedefliyor muyuz? Nasıl bir doğa istiyoruz hem Türkiye’de hem dünyada. Sifonu ne kadar az çeksek de suyun yetmeyeceği genç! ve dinamik! bir nüfus doğru kaynak mı? Bilgi, sağlık vb her türlü teknoloji de nerede nasıl olmayı amaçlıyoruz. Adalet, hukuk, demokrasi algımız ne? Tarım ve doğal gıda için ne düşünüyoruz? Dünyanın gittiği olumlu, olumsuz noktaları anladığımızdan emin miyiz?
Sayın Okurlar, daha ne yapacağımızı somut olarak düşünmeden Allah aşkına çözüm kaynağının üstelik de bu kadar soyut bir biçimde a, b, c olabileceğine hükmediyoruz. Ve bu somut düşünme sadece siyasete özgü bir görev değildir . Tam tersine önce biz hayallerimizi somutlaştırıp sonra bu hayaller için kaynak nedir düşünebiliriz.
Fotoğraf : Akil Mazumer
