Bir defa bahsetmiştim. Benim büyük kızım DS (down sendromu). Onun sayesinde ağırlıklı zihinsel engelli (aslında bu engel tanımı da yanlış da neyse, şimdilik kullanılan terminolojiden gidelim) çocuklarla, gençlerle çok yakınım. 1981 yılından beri omurilik felci ve bağlı olarak fiziksel engelli yaşamı ile iç içeyim. Ne yazık ki korona virüs olmasaydı da ülkemizde engelli yaşamı zaten sorundu. Şunu anlamamız gerekiyor. Engelli (doğrusu dezavantajlı) yaşam bir tercih değildir. Bizatihi bu sorun / lar dezavantaja sahip insanların % 99,9’unun istemi dışında başlarına gelen bir durumdur. (Kızım DS olmak istemedi. Eğer bir hata! var ise öncelikle annesiyle bana ait sorumluluk.) Bu nedenle bu sorun / lar o kişilere ihale edilerek onlardan çözüm üretmeleri beklenemez.
Örneğin ülkemizde zaten resmi işsizlik oranları belliyken dezavantajlı insanlarımızın (yasaların olması başka bir konu) istesek de ne kadar istihdam edilebilecekleri ayrı bir sorudur. İstihdam edilebilseler dahi elde edebilecekleri gelirin tatminkarlığı da yine başka bir konudur. Çoğu dezavantajlı yaşamın olduğu ailede en az bir kişi çalışma hayatından çekilmek zorunda kalmaktadır. Ancak bu da yeterli olmamaktadır. Çok yakından bildiğim omurilik felçlisi arkadaşım nadir çalışan şanslılardan. (Tabi sadece şans değil. Çok iyi bir kariyer ile engelli yaşam danışmanlığı yapıyor.) (Boyundan 5. Omurdan felçli ve 1.derecede engelli.) Zaten biraz daha yukarıdan kaza geçirseydi yaşamıyor alacaktı. Şu anda hemen hemen sadece beyni çalışıyor. (Gerçi her yeri çalışıp beynini çalıştırmak istemeyenlerin çok olduğu bir dünyada aşırı önemli bir özellik, ama bu, bu yazının konusu değil) Bu nedenle yaşamında mutlaka ama mutlaka 7/24 bir yardımcı olmalı. Annesi 80 li yaşlarda ve 1981 yılında kaza ile çalışmayı bırakıp kendini oğluna adadı. Sağlığı hiç iyi değil. Yanında (özellikle şu anda) onlarca nedenle annesi dışında (ben de dahil) hiç kimse yok. En azından halen bir finans sağlama olanağı varsa da (emekli olmasından sonra ne olur belli değil) yanına bir yardımcı alamıyor. Tüm yasal yükümlülükleri yerine getirse dahi güvenilir, hijyen, engel kavramına saygılı ve buna uygun davranan bir insanı sürekli bulamıyor. Bu deneyimlerimle (detayı boş verin) sabit. Biliyorsunuz bu insanlar şu anda ağırlıklı olarak Türki Cumhuriyetlerden ve biraz da uzak doğudan geliyorlar. Uzak doğudan gelenler çok çok ağırlıklı olarak engelli bakımı üstlenmiyorlar. Diğer adaylar için yorum yapmayacağım. Eğer yapabilecek olsaydım zaten bu yazı kaleme alınmazdı. Şu anda arkadaşımın yanında (çok uzun süredir) bakıcı yok. Olası bir yeni aday görüşmesini dahi yapamıyor. Tamamen izole.
Gelelim sadede. Bu kadar işsizimiz varken neden kendi ülkemizden bu alanda çalışabilecek bir insanımızı devlet güvencesinde var edemiyoruz. (“Denemedin mi?” demeyin. Bir bakım evinde bu konuda çalışan harika bir insanı bakımevi yönetiminden izin alarak ve aynı mali ve yasal koşulları sağlayarak yaşamımızda görmek istedik. Ailesi neye itiraz etti biliyor musunuz? Bekar bir erkeğin yanında geceli gündüzlü kızımız yalnız kalamaz. Her şeyi bir kenara bıraktım, sadece başını oynatabilen 1.derecede engelli bir insandan ne bekleyecek kadar kafayı yedik biz? Düşünün ki arkadaşım finansı sağlayacak. (En azından emekli olana kadar.) Hiçbir devlet katkısı istemiyor. Sadece devletin güvencesini, organizasyonunu istiyoruz. Ve şimdi ve özellikle bu zamanda 80 li yaşlardaki annemiz olmasaydı arkadaşım ne yapacaktı? Ve düşünün ki anladığınız gibi arkadaşım nispeten olumlu koşullarda. Bu koşullara sahip olmayan, evlere mahkum ve o mahkum oldukları ortamlarda , nasıl yaşamların var olduğunu veya olamadığını biliyor muyuz ?
Zihinsel dezavantajlı yaşama gelelim. Kızım da nispeten olumlu koşullarda. 10 yıldan fazladır bir perküsyon grubunda. (Bremen Mızıkacıları) Şampiyonlukları olan bir yüzücü. Devlet denetiminde özel bir kurumda haftada iki gün eğitime gidiyor. Ve şimdi korona nedeni ile hiç biri yok. (Ki bu etkinliklerde normal zamanlarda da yazın yok.) Ama sonuçta genelde yalnız. (Yaş grubu “normal” arkadaşlıklar açısından) Çocukluğunda birlikte olduğu arkadaşları anne / baba oldular, bir şekilde başka hayatlara uçtular. Bir adım daha ötesi biz doğal olarak kızımın hayatından daha önce çıkacağız. Ne yapacak kızım ve kızımın durumundaki çocuklarımız?
Dezavantajlı yaşamları sürdürmekten algımız 3 öğün yemek verip bir yerde barındırmak mı? Sayın Okurlar dezavantajlı insanlar da, siz neyi hak ettiğinize inanıyorsanız, bilin ki daha fazlasını hak ediyorlar. Onurlarıyla yaşamak zorundalar.
Evet yineliyorum onlara onurlu bir yaşam vermek zorundayız.
Bu sorumluluk hepimizin.
Fotoğraf : cotonbro